Türk Milleti, devletinin önündeİşlerimdeki yoğunluk nedeniyle bir süredir cansaati'ne yeterince giremedim. Giremedim ama, duygularımı da sizlerle paylaşmak için sabırsızlandım durdum.
Bereket ve huzur ayı, 11 ayın sultanı Ramazan-ı Şerif'i geride bıraktık. Filistin ve Felluce'de olanlardan dolayı yüreğimizin bir yanı sızlar halde, Ramazan Bayramı'nı kutladık. Bu vesileyle tüm dostlarımın ve hemşehrilerimin bayramını tebrik eder, nice bayramlara birlik, dirlik içinde ulaşmayı Allah-ü Teala'dan niyaz ederim.
Bereket ayı dedik. Gerçekten Ramazan bir bereket ayı. Allah-ü Teala'nın bin aya eş değer tuttuğu Kadir Gecesi'ni bu ay içinde idrak ettik. Bu ay içinde daha bir yardımsever olundu. İhtiyacı olanlar için el birliğiyle daha çok şey yapıldı. Akraba, eş, dost birbirlerini daha sık gördüler. İnşaallah, 30 gün boyunca elde ettiğimiz alışkanlıklarımız hiç kesintiye uğramadan sürer.
Yazımın başlığını 'Millet devletinin önünde' diye koyarken, neleri düşündüm, neleri hissettim? Bunları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bir kaç yıl önce Uğur Arslan ve Ramazan Ağabey'in sırtlarında yardım kolilerini ihtiyaç sahiplerinin evlerine taşıyarak başlattıkları Deniz Feneri hareketi, bugün bir çığ gibi büyüdü. Yurdun her köşesine uzanan Deniz Feneri, yurt dışındaki din kardeşlerimizin de yardımına koşuyor artık.
Deniz Feneri, Serap Ezgü Sizin Sesiniz ve benzeri televizyon programları, Türkiye'de bir lokma ekmeğe muhtaç, sağlık sorunlarını çözecek imkanı bulunmayan ne kadar çok insan olduğunu gözler önüne seriyor. Avrupa Birliği'nin kapısını zorlayan devletimiz ise bu sorunları çözmekte maalesef yetersiz. Aslında, eğitim, sağlık, kimsesiz çocuklara sahip çıkmak, sosyal devletin en başta gelen görevleri arasında. Bu konular, üyesi olmaya çalıştığımız Avrupa Birliği ülkeleri arasında tam anlamıyla çözülmüş durumda.
Ancak, üstte adlarını belirttiğim televizyon programlarında sık sık rastlıyoruz; Parası olmadığı için eğitimini yarıda bırakan çocuklara, günlerce evine lokma girmeyen ailelere, en küçük hastalıkları için bile hastaneye gidecek parayı bulamayanlara.
Allah'tan milletimizin tarihten gelen ve çok şükür henüz kaybetmediği değerleri var. Yine aynı programlarda, ihtiyacı olanların yardımına koşanları görerek rahatlıyoruz. İşte bu yüzden Türk Milleti gerçekten devletinin önünde diyorum.
xxxx
Filistin davasının bayraklaşmış ismi, Yaser Arafat'ı Ramazan'ın son günlerinde ebedi hayata uğurladık. Filistin direnişini ayakta tutan ve oluşturduğu devletin tam bağımsızlığı için mücadele eden Arafat, bayram öncesi on binlerce Filistinli'nin ellerinde, 3 yıl boyunca İsrail kuşatması altında tutulduğu Ramallah'taki karargahında toprağa verildi. Ancak onun vasiyeti Kudüs'e defnedilmekti. İşgalci İsrail buna izin vermedi. Sevenleri, "Bir gün bağımsız olduğumuzda Arafat'ı Kudüs'e taşıyacağız" temennisiyle liderlerini geçici olarak Ramallah'ta defnetti.
Arafat'ın vefatıyla, kendisinin Türkiye'den giden milletvekillerine ve KKTC'nin mücadele adamı, Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'a söyledikleri aklıma geldi: "Biz ne çekiyorsak, Osmanlı'ya ihanetin bedelini çekiyoruz.Osmanlı'dan sonra biz huzur görmedik." İnşaallah, tüm Arap liderleri bu sözlerin gerçekliğini kabul ederler. Bu temenniyle Yaser Arafat'a Allah-ü Teala'dan rahmet diliyorum.
xxxx
Amerikan işgali, Bush'un yeniden seçilmesinin ardından, Ramazan ayı içinde Irak'ta zulmünü daha da artırdı. Felluce'de binlerce sivile saldırı düzenleyen ABD askerleri, bu kişilerin bayramı, aç susuz ve ölümle burun buruna geçirmelerine neden oldu. Son rakamlara göre de 1600 kişiyi katletti.
Hele dün basına yansıyan fotoğraflar, ABD'nin ne kadar insanlık dışı davranışlar içinde bulunduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Yoğun bombardımandan bunalan yaralı Iraklı'yı, Felluce'de sığındığı camide yakalayan Coniler, savaş suçu işleyerek, elinde silah dahi bulunmayan bu kişiyi kurşuna dizdi. Daha henüz Ebu Garib Cezaevi'nde yaptıkları rezalet zihinlerden silinmeden ortaya konan bu vahşet ABD yönetimini ve ordusunu tarih sayfalarına "Zalim" ve "Savaş suçlusu" olarak yazdı.
xxxx
Sizinle paylaşmayı arzuladığım bir duygu selini de bayramın son günü yaşadım. Çankırı'nın yeni Valisi Ali Haydar Öner, geçtiğimiz ay Bingöl'de şehit edilen Jandarma Er Ahmet Kuş'un Yapraklı'nın Yenice köyündeki ailesini ziyaret etti. Vali Öner, sekiz çocuklu ailenin en küçüğü olan ve 27 Ekim'de Bingöl'ün Genç İlçesi'nde teröristlerce açılan ateş sonucu şehit olan Ahmet Kuş'un babası Dursun ve annesi Arzu Kuş'un bayramlarını tebrik etti. Vali Öner'in sabır dileklerine karşılık Şehit Babası Dursun Kuş'un sözleri, gözlerimi yaşarttı. Öner'e ziyareti için teşekkür eden Dursun Kuş, "Oğlumuz hainler tarafından vurulmamış olsaydı şu anda bayramı birlikte yapacaktık. Ancak nasip değilmiş, vatan sağ olsun. Teröristleri mezarlarında ziyaret edenlere karşı bu acımızı yüreğimize atıp geriye kalan 7 çocuğumu da onurlu bir şekilde vatana feda etmeye hazırım" sözleriyle adeta dosta güven, düşmana korku salıyordu. Ahmet Kuş'a Allah'tan rahmet dilerken, Dursun Kuş'u bu sözlerinden dolayı kutluyor ve acılı aileye başsağlığı diliyorum.
xxxx
Önümüzdeki bayramlarda, güzelliklerin artmasını, savaşın ve zulmün bitmesini Allah-ü Teala'dan diliyorum.
Düzenleyen - ademiroz on 16/11/2004 23:41:41
Düzenleyen - ademiroz on 16/11/2004 23:50:06
Düzenleyen - ademiroz on 17/11/2004 11:03:13